1 Ağustos 2010 Pazar

Aşk

 Kötü hissediyorsun...Hayat sanki üstüne üstüne geliyor.Karamsarlık tek arkadaşın olmuş,devirir durursunuz içki şişelerini.YALNIZLIK o kadar tatlıdır,o kadar rahattır ki,SEN! Korkaksındır,umutların yoktur artık,güvenin inancın yoktur kendine...Hep uyumak istersin.Uykuda olmayı ne çok dilersin oysa ki,uykuda ölmeyi...

Ama biriyle tanışırsın.Bu sıradan biridir.Olsada olur olmasada olurdur.Diğer HERKES gibidir...Bir şeyler paylaşmaya başlarsınız...Git gide yakınlaşmaya,git gide bakışmaya.Dokunuşlara..."EVVEL ZAMAN ICINDE" diye tabir ettiğiniz anılar yerleşmeye başlar her geçen saniyeye...Yağmur yağar,tek bir şemsiyenin altına sığabilmek için sarılırsınız birbirinize.O senin saçlarını kulağının arkasına sıkıştırır.Sen masumca yere bakarken kalbinin ne kadar hızlı attığını hissedersin...

Ellerini yanaklarına koyar "Isıt beni" der gibi...Gözlerine bakar "ben burdayım!" der gibi.Sokaklarda bağırırken "SENİ SEVİYORUM" diye ; Bütün yaşlılar size bakar "bir zamanlar bizde böyleydik" der gibi!

Film izlersiniz beraber,önünüzde duran cipsleri birbirinize atarken o saldırır sana.Amacı seni incitmek değil,çocuksu yanınla vakit geçirmektir.Gıdıklar seni,havaya kaldırır..."MELEKSI GULUSUNE" engel olamayan yüreği izin verir gözlerine o an buluşmaları için...Kalbin bedenini parçalayacak kadar hızlı atmaya başlar o muhteşem an da...Sana "Sen yaşıyorsun be yaşıyorsun!" der gibi...

Dudaklar...Yumuşak,hafif ıslak ve o tatlı leziz dudaklar...Sonunda kavuşurlar "ÇILGINLAR" gibi.Saçlarını okşayarak,boynundan tutar nazikçe,öpmeye başlar seni.Beline sarar ellerini "DANS EDER" gibi...Uyandığında bu olanlar 'bir rüya mı? Yoksa gerçekten yaşandı mı?' diye sorarsın kendine.Içini tarif edemediğin sıkıntılar kaplamaya başlar.Ancak O'nun giderebilceği türdendir bu sıkıntılar.Yersiz,anlamsız,gereksiz ve saçmadırlar aslında...

Seni sadece bir dakikalığına görmek için o kadar çok şeyini feda eder ki,o kadar çok mesafe kat eder ki sana ulaşabilmek için,sanırsın bu aşk artık bir "FILM" gibi...

Sadece sokak lambasının altında durur ve odanın camına bakar.Bilir senin orada olduğunu.O camın arkasında masum bedeninin uykuda olduğunu bilir.Hayal eder sıcak tenini,güzel kokunu,saçlarını.O hayali ne de güzel yaşar sanki herşey bir "RUYA" gibi...

Tanrı kutsamıştır sizi.Meleklerin bile kıskandıkları olmuşsunuzdur...Siz YAŞAMAYA başlamışsınızdır artık...Siz SEVİŞMEYE başlamışsınızdır artık...

Böyle birşey yaşayıp,hissettiysen eğer,sakın kaçırma,sadece kalbine fısılda "ÇIĞLIK" atar gibi!

Yazan : Ozan Ariente

11 Temmuz 2010 Pazar

Aşk diye birşey var

-Bu yazı- okuyan herkes içindir.Lütfen herkes üstüne alınsın :)Aşkın olmadığını iddia ediyorsun...Ah dostum ne kadar da aptalsın,aşkın var olduğunu sende biliyorsun.Hep bir arayış içindesin ama bunu kendinden saklıyorsun.Bu utanılcak birşey değil.Her insan mutlu olmak ister.Inan bana aşkı ararken onu bulamasanda kendini bulursun.

Geçmişte çok acı çektin değil mi? Ağlattılar,üzdüler,kırdılar,parçaladılar.Sende geriye kalan tüm güvenini sömürdüler değil mi? O kadar mutluydun ki onunla.Herşey güzeldi ama sen yinede kötü hissediyordun onun değil mi? Kalbin,sana acı çektiriyordu resmen,seninle savaşıyordu değil mi? Oysa ki sen o kadar savunmasızdın o kadar miniktinki,yastığa her gece başını koyduğunda ne hayaller kurdun,ne dünyalar kurdun ikinize birlikte yaşamak için.
Güvenin yok artık kimseye inancın yok artık biliyorum.Karşına çıkan herkese şüpheyle yaklaşıyorsun.Tamamen kabuğuna çekilmişsin.Kimsenin kırmasını istemiyorsun,kimsenin sana zarar vermesini istemiyorsun artık.Gururlusun orası kesin,ama güçlü olduğunu sanıyorsun.

Artık olmadığın biri gibi davranmaya başladığını biliyorsun.Işte bu "O" aradığım beklediğim kişi "O" dediğin zamanlar bile gururundan ödün vermiyorsun.En küçük tartışmaları bile büyütüyorsun.Ilk onun mesaj atmasını,ilk onun aramasını,ilk onun elini tutmasını,ilk onun öpmesini,ilk onun sevdiğini söylemesini bekliyorsun.Sen bencilsin arkadaş.

Böyle olmasını istemesende,böyle olmak istemesende sadece üzülmekle kalıyorsun.Çünkü sen "O"nun ellerini sımsıkı kavramasını istiyorsun,onun omzunda uyurken saçlarını okşamasını istiyorsun.Sevişirken boynunu okşamasını istiyorsun,sokaklarda deli gibi bağırmak istiyorsun "O"nunla.Kaçmak,uzaklaşmak,görünmez olmak istiyorsun."O"nu sadece kendine saklamak,sevilmek,aşık olmak,tekrar çocuk olmak istiyorsun değil mi?

Ve kalkmış herşeye rağmen! tüm bunlara rağmen gelmişsin AŞK YOK diyorsun.Sen büyüyorsun arkadaş! Büyümekle yanlış yapıyorsun...Aptal olma,sana gereken tek şey sadece biraz cesaret.Çünkü gururlu,kibirli,korkak,bencil ve acımasız olursan "O"na karşı...Kaçırdığın şeyin ne olduğunu gerçekten gördüğünde belkide ölümle sevişiyor olucaksın.

Sana bir sır veriyim...AŞK var.Şu an öyle düşünmesende,düşünmeye başlıcaksın.Nerden mi biliyorum? Çünkü aşk zaten senin içinde şu an."O"nu bekliyor...

Imza : Ozan Ariente

Hala aynı BEN var bu kalpte

Hatırlarmısın?     
Eskiden konuşurduk biz seninle,gülerdik birbirimize,yeminler ederdik ellerin ellerimde...

Hatırlarmısın?    
Birbirimizi göremediğimiz zamanlar özlerdik biz,ağlardık belkide...Bedenlerimiz birbirine dokunmadığı zamanlar üşürdük,o sıcaklığı tekrar duyana kadar ölürdük belkide...

Hatırlarmısın?    
Pamuk şeker alırdım ben sana,dudaklarının köşesinde kalırdı bir kaç parça,o kırıntılarla beslerdim kendimi...

Hatırlarmısın?    
Yeni güne uyandığımızda,aklımıza yine ilk gelen birbirimiz olurduk.Küçük tripler atardık birbirimize.Sonra dayanamaz sevgi yumağı olurduk...

Hatırlarmısın?   
Birbirimize sarıldığımızda arka fonda sadece ikimizin duyduğu bir müzik çalardı.Sarhoş olurduk o kadar insanın içinde.

Hatırlarmısın? 
Işıklar kapanınca,dvd yi açar en güzel filmleri izlerdik beraber.Sarılırdım sana,güvende hissederdin kendini."Sakın bırakma" derdin.

Hatırlarmısın?
Yeminler etmiştik birbirimize,ağlarken ben senin göz yaşlarını dudaklarımla silerdim,sen benimkileri yanaklarınla...

Hatırlarmısın?  
Biz SEVERDİK delicesine...Aşıktık,gerekirse ölürdük birbirimiz için seve seve.Peki ya şimdi..............?    

Bana değiştiğimi söyleyen sevgili...Hatırladın mı beni?

Imza : Ozan Ariente

Kıskançlık Analizi



Yazıya başlamadan önce kendimle ilgili konuşayım...Ben çok kıskanç biriyim,bu huyumdan ne kadar nefret etsemde beni tanrı böyle yaratmış yapabilceğim birşey yok,yani elimde değil...Hatta bununla ilgili test bile yapmıştım,ama başarısız oldum :)

Profilimdeki not'larda aşk'ı anlattım,şimdi gerçekleri konuşalım...

Kendi deneyimlerime ve etrafımdaki insanlarda gözlemlediğim olaylara bakarsak, "SAKIN KISKANMAYIN"...Nedenini kısaca analiz edelim...

Diyelim ki sevgilinizin adı okan,ve çok sevdiğiniz için aşırı kıskanıyorsunuz...Birgün,e
n nefret ettiğiniz kızla "evvel" zaman içinde tanışmış olduğunu farkettiniz...Kıskanç ve takıntılı (birazda paranoyak) olduğunuz için "o kızla asla konuşmıcaksın hemen siliyorsun..." dediniz.Konuşmaz,konuşmaz,konuşmaz...Ta ki ayrılana kadar...Ayrıldıktan sonra bir de bakmışsınız,o kızla çıkıyor :)


Insan psikolojinde itilmeyi bekleyen düşünceler vardır,bu tıpkı YASAKlar gibidir...Eğer siz o düşünceleri empoze ederseniz beyine...Beyin otomatikman ona endeksler kendisini...Biraz daha açık konuşmak gerekirse,siz sevgilinize "O KIZLA ASLA KONUŞMICAKSIN" dediğiniz anda,sevgilinizin beyni o kızı resmen hafızaya kazır ve unutmaz...Normalde,siz söylemeseydiniz belki o kız umrunda olmıcaktı sevgilinizin.Ve ayrıldıktan sonra böyle birşey yaşanmayacağı için,sizinde canınız yanmayacaktı...Özetle demek istediğim,sevdiğiniz insan birgün yer yüzündeki en büyük düşmanınız olabilir.Ve sizi tamamiyle bunalıma sokan konuları,gerçekleştirmeye başlar...Ve buda size uyanmak istediğiniz bir kabusta olduğunuz hissini yaşatır.

Size tavsiyem,kıskansanız bile,aklınızı kullanın,ve sevdiğiniz kişinin aklına tilki sokmayın...

Göz Yaşlarını Tarif Etme Sanatı



Geçmişindeki pişmanlıklar veya acılar yüzünden kaç kere göz yaşı döktün sen? Bence cevap veremezsin buna...Ama kendi göz yaşlarımın hikayesini paylaşabilirim belkide cevap verebilirim...

Güneş ışığını hayal et şimdi...Bir tutam güneş ışığının dumansı bir şekilde havada süzüldüğünü hayal et...Işte o BENIM...Hayatım hep karanlık bir labirentte süzülen güneş ışığı gibiydi...Sadece kendi ışığım vardı,yalnız başıma yolumu bulmaya çalışıyordum...Fakat karanlıkta ilerlerken,tıpkı BENIM gibi özlemini duyduğum IŞIK sandığım kişiler çıktı karşıma...Içımden bir ses yanlış yolda olduğumu söylüyordu,fakat ben inanmak istediğim şeye inanıyordum,çünkü inanmaya ve güvenmeye ihtiyacım vardı...Ve yoksun olduğum şeyler sayesinde kalbimdeki ışıgın zayıflamaya başladığını anladım...Gideceğim yolu bile aydınlatamıyordum...IŞIK olduğunu sandığım kişiler yön verdi hep.Ve işte göz yaşlarımın hikayesi başlamış oldu...

Ilk defa karşıma IŞIK olmadığından emin olduğum,fakat bundan daha üstün,saf ve güzel olduğuna inandığım biri çıktı karşıma...Kalbimde ki aydınlığı geri vermişti bana,ama bu sefer ondan başka birşey umrumda değildi...Dedim ki "eğer karanlık bu kadar mükemmelse,ben karanlığı aydınlatmaktan mutluyum"...O kadar huzurluydum ki,bencil olmaya başlamıştım,ne olduysa,ne bittiyse,bi anda yok oldu...Gitmiştin...Güneşin
battığını hissedebiliyordum,ve gözlerimdeki yaşların verdiği huzursuzluğu tadabiliyordum.Sadece bir göz yaşı değildi O! Geçmişe baktığımda hayatımda beni en çok mutlu eden şeyleri kaybetmenin verdiği öfke ve mutsuzluğun birikimiydi...Benim parçamdı o göz yaşı,ama ben hep göz yaşlarımın katili olmaya devam ediyordum...Tek bir piano tınısı bile yeterdi gözlerimdeki o yaşların akmasına.Bazen dudaklarımı,bazen yanaklarımı ziyaret eder benim göz yaşlarım...Yok olduktan sonra bıraktığı his,tıpkı senin yok olduktan sonra bende bıraktığın his gibiydi...Ufacık göz yaşı,tüm vücudumu çaresizliğe itebiliyordu...Sen şimdi yoksun,nerdesin hiç bilmiyorum...Yalan söylemicem,aklım hep sende.Ama özlemiyorum seni,çünkü alıştım artık,gözlerimden akıp,kalbimi ziyaret etmene...Alıştım,senden geriye kalan acının yok olmasını beklemeye...Almıştın kalbimdeki IŞIğI benden...Bilmediğin tek şey,artık karanlıkta ilerleyebilmek için...Gözlerimden seni döküyor olduğumdu...

Son Kez



Şu an yanındayım,ne kadarda sessizleşti dünya...Kalbimin ritimleri hiç bu kadar hoş gelmemişti kulağıma...Çok güzelsin,çok tatlısın...Tanrım,ne kadarda seksisin...Şu an dokunabiliyorum sana,yanaklarını okşarken,dudaklarının tadına bakabiliyorum...Gözlerinin
içinde kaybolabiliyorum...Ama beni üzen ne biliyormusun? Buradan çekip gittiğimde,KEŞKE bir kere daha öpseydim,KEŞKE bir kere daha sarılsaydım dicem biliyorum...Meleğim...Inan bana,şu an o yumuşak dudaklarını milyon kere öpsem bile...Şu an milyon kere dolasam bile kollarımı beline...Ben hep o "BIR KERE"nin hesabını yapıcam...

Keşke



Bir gün 60-70 yaşına geliceksin,buruşuk suratında,nemlenmiş gözlüğün,ellerinde baston,çatlamış dudaklarında sigara,sallanan sandalyende bir ileri bir geri...Dalar mavi gözlerin gök yüzüne...Düşünürsün "O"nu...Düşündükçe dolar yaşlı gözlerin,taşıyamaz göz yaşlarını...Güçlüdür,engel tanımaz çünkü içerisinde hala "O"nu taşır o göz yaşları...Ve o an,bugünleri hayal edersin...Aşık olduğun kızın elini tuttuğun dakikaları,"O"na sımsıkı sarıldığın anların ne kadar huzurlu olduğunu düşünürsün...Ancak gururun,kibirin,bencilliğin veya egomanyaklığın yüzünden hep ertelemişsindir...Fakat bilmezdin,fırsatın varken "O"na seni seviyorum demenin kıymetini,sonsuza kadar diceksin sanırdın...Fırsatın varken "O"nun o tatlı dudaklarını öpmenin verdiği güvenin ve gücün değerini anlayamazdın...O dudaklar hep dudaklarında mühürlü sanırdın...Ölüme çeyrek kala keşke diyorsun...Sana bunları anlatıyorum,ölüme çeyrek kalayı hisset,fırsatın varken "O"na geç kalma...